NEML 29 / 31 |
|
29. Dedi
ki: "Ey ileri gelenler! Gerçekten bana çok şerefli bir mektup bırakıldı.
30.
"O (mektup) gerçekten Süleyman'dandır ve gerçekten o Rahman ve Rahim
Allah'ın adı ile (diye başlıyor).
31.
"Bana karşı büyüklenmeyin ve müslümanlar olarak bana gelin, diye
yazıyor."
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:
1- Süleyman (a.s)'ın Değerli Mektubu:
2- Mektubun Niteliği:
3- Mektubun Başında Zikredilecek isim:
4- Mektupta Verilen Selamı Almak:
5- Mektuplara
''Bismillahirrahmanirrahim " Yazmak:
6- Davetin Özü: islam 'a Girmek:
1- Süleyman (a.s)'ın
Değerli Mektubu:
Yüce Allah'ın:
"Dedi ki: Ey ileri gelenler ... " buyruğunda hazfedilmiş ifadeler
vardır. Yani: Hüdhüd gitti, mektubu onlara bıraktı. O kadının da: "Ey
ileri gelenler" diyen sözlerini de işitti. Daha sonra bu kadın kendisine
gönderilen mektubu "kerim: çok şerefli" diye nitelendirmektedir. Bu
ya kendisine ve kendilerine göre büyük bir şahsiyetten geldiğinden ötürü idi.
Süleyman (a.s)'ı tebcil gayesiyle mektubuna ta'zimde bulundu. İbn Zeyd'in
görüşü budur. Ya da o bu sözleriyle mektubun mühür ile kapatılmış olduğuna
işaret etmiştir. Çünkü mektubun şerefi onun mührüdüL Bu ifade Rasülullah
(s.a.v.)'dan da rivayet edilmiştir. Bir diğer görüşe göre bu mektuba
"rahman ve rahim Allah'ın adı ile" diye başladığı için böyle
demiştir. Peygamber (s.a.v.) da: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile
başlanılmayan herbir söz kesiktir" diye buyurmuştur. Bir diğer açıklamaya
göre bu mektub Süleyman (a.s)'ın adı ile başladığından dolayı çok şerefli kabul
edilmişti. Çünkü böyle bir şeyi ancak üstün ve değerli şahsiyetler yapar.
İbn Ömer'den gelen
rivayete göre o Abdu'l-Melik b. Mervan'a yazdığı bey'at mektubunda şöyle demiş:
Abdullah (b. Ömer)'dan mü'minlerin emiri Abdu'l-Melik b. Mervan'a: Ben sana
gücüm yettiği ölçüde dinleyip, itaat edeceğimi bildiriyorum. Benim çocuklarım
da senin için bunu kabul etmektedirler.
Şöyle de denilmiştir: O
bu mektubun semadan geldiği vehmine kapılmıştı. Zira bu mektubu kendisine
ulaştıran bir kuştu.
Buradaki "kerim:
çok şerefli" nin güzel anlamına geldiği de söylenmiştir.
Yüce Allah'ın: (...):
Şerefli makamlarda" (eş-Şuara, 58) buyruğunda olduğu gibi. Bu da
oturulacak güzel yer demektir.
Bir diğer açıklama da
şöyledir: Mektubu bu şekilde nitelendirmesinin sebebi, bu mektubun
peygamberlerin Yüce Allah'ın yoluna davet ederken benimsedikleri adet üzere
yumuşak sözler, Yüce Allah'a ibadete çağırmak için verilen öğütler ihtiva
etmesi, herhangi bir sövme ve lanetleme muhtevası olmaksızın güzel bir şekilde
duygularını kendisine meylettirme ve ince ifadeler kullanması, duyguları
olumsuz şekilde etkileyecek sözler bulunmaması, bayağı ve anlaşılamaz ifadeler
taşımaması dolayısıyladır. Yüce Allah'ın peygamberine söylediği şu buyruklarda
olduğu gibi: "Rabbinin yoluna hikmet le, güzel öğütle davet et."
(en-Nahl, 125) Nitekim Musa ve Harun (ikisine de selam olsun)'a da böyle
buyurmuştu: "Onayumuşak söz söyleyin, bel ki öğüt alır yahut korkar."
(Ta-Ha, 44)
Bütün bunlar güzel
açıklama şekilleridir. Bu (sonuncusu) en güzelleridir.
Rivayete göre Süleyman
(a.s)'dan önce hiçbir kimse "Rahman ve rahim Allah'ın adıyla"
ifadesini yazmış değildir.
Abdullah'ın kıraatinde
bir "vav" fazlalığı ile, "Ve o gerçekten Süleyman'dandır"
şeklindedir.
2- Mektubun Niteliği:
Burada mektubun
"kerim: çok şerefli" diye nitelendirilmesi olabilecek en ileri
derecedeki bir nitelendirmedir. Nitekim Yüce Allah: "Muhakkak o, çok kerim
(şereflı) bir Kur'an'dır" (el-Vakıa, 77) diye buyurmaktadır.
Çağımızdakiler ise
mektupları çok önemli, çok üstün, çok iyi ve çok güzel diye nitelendirmektedir.
Eğer bu mektup bir hükümdara ait ise onu "aziz" diye nitelendirirler
ve gafilliklerinden dolayı "kerim" diye nitelendirmezler. Halbuki bu,
bu gibi hasletlerin en üstünüdür. Aziz vasfına gelince, Yüce Allah şu
buyruğunda Kur'an-ı Kerim'i aziz olarak nitelendirmiştir:
"Halbuki o hiç şüphesiz
aziz bir kitaptır. Önünden de, arkasından da batıl ona erişemez.
"(Fussilet, 41-42) İşte bu kitabın izzeti budur. Böyle bir izzet onun
dışında hiçbir kimse (ve şey) hakkında söz konusu olamaz. O bakımdan yazdığınız
mektupları böyle nitelendirmekten uzak durunuz. Bunun yerine "el-ali:
üstün" vasfını kullanınız. Böylelikle yöneticilik hakkının gereğini yerine
getirmiş, diyaneten de ihtiyat yolunu seçmiş olursunuz. Bu açıklamayı Kadı Ebu
Bekr İbnu'l-Arabi yapmıştır.
3- Mektubun Başında
Zikredilecek isim:
Eskiden bir mektup
yazdılar mı önce kendilerini belirterek filandan filana derlerdi. Rivayetler de
bu şekilde gelmiştir. er-Rabi' b. Enes'in şöyle dediği rivayet edilmektedir:
Kimse Peygamber (s.a.v.)'dan daha büyük hürmete layık değildi. Bununla birlikte
ashabı da mektup yazdılar mı önce kendi isimlerini yazarak başlarlardı.
İbn Sirin dedi ki:
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Faris (fers) ahalisi mektup
yazdıklarında öncelikle büyüklerinin adını anarak başlarlar. O bakımdan kim
mektub yazarsa, ancak kendi adı ile başlasın. ''
Ebu'l-Leys
(es-Semerkandi) (el-Bustan (Bustanu'l-Arifin)"adlı eserinde şöyle
demektedir: Mektuba, mektub gönderdiği şahsın adını zikrederek başlasa da
caizdir. Çünkü artık ümmet bu hususta icma etmiş ve bu konuda gördükleri bir
maslahat dolayısıyla bunu uygulamış bulunuyorlar. Ya da böylelikle daha önceki
uygulama neshedilmiş olmaktadır.
Artık bu gün için uygun
olan kendisine mektub gönderilenin adının anılarak mektuba başlamaktır, sonra
da kendi adını anmaktır. Çünkü kişinin mektuba kendi adı ile başlaması, onun
mektup gönderdiği kişiyi hafife alması, ona karşı büyüklenmesi olarak kabul
edilmektedir. Ancak kölelerinden yahut emrinin altındakilerden birisine yazması
hali müstesnadır.
4- Mektupta Verilen
Selamı Almak:
Bir kimseye selam ya da
buna benzer ifadeler ihtiva eden bir mektup gelirse, buna gereken cevabın
verilmesi gerekir. Çünkü hazır olmayanın gönderdiği mektub huzurda bulunan
kimsenin verdiği selam gibidir. İbn Abbas'dan gelen rivayete göre o selam
almayı vacip gördüğü gibi, mektuba cevap yazmayı da vacip görürdü. Doğrusunu en
iyi bilen Allah'tır.
5- Mektuplara
''Bismillahirrahmanirrahim " Yazmak:
Gönderilen mektup ve
risalelerin başına Bismillahirrahmanirrahim yazmak ve mektupları mühürlemek
ittifakla kabul edilmiş bir şeydir. Çünkü böylesi şüpheyi daha bir
uzaklaştırıcıdır. Resmi uygulamalar da böyle devam etmiştir. Ömer b.
el-Hattab'dan rivayete göre o şöyle demiştir: Eğer bir mektup mühürlü değil
ise, o olduğu hal üzere bırakılmış gibidir. Hadiste de: "Mektubun değeri
onun mührüdür" diye buyurulmuştur. Ediplerden birisi -ki
İbnu'l-Mukaffa'dır- şöyle demiştir: Kim kardeşine bir mektup yazar da, onu
mühürlemezse onu hafife almış demektir. Çünkü mühür (hatm) hitama erdirmektir.
Enes dedi ki: Peygamber
(s.a.v.) Arap olmayan (hükümdar)lara mektup yazmak isteyince ona: Onlar,
üzerinde mühür bulunmayan mektubu kabul etmezler, denildi. Bunun üzerine o bir
mühür yaptırdı ve mührün taşı üzerine; "La ilahe illallah Muhammeden
Resulullah" ibaresini nakşetti. Ben şimdi o mühürün parıltısını ve
elindeki beyazlığını görüyor gibiyim.
6- Davetin Özü: islam
'a Girmek:
Yüce Allah'ın: "O
gerçekten Süleyman'dandır ve gerçekten o Rahman ve RahimAllah'ın adı ile (başlıyor)"
buyruğunda geçen "ve gerçekten o" ibaresinde hemze her ikisinde de
esrelidir. Yani şüphesiz ki bu söz ya da şüphesiz ki bu sözün başlangıcı
"Rahman ve Rahim Allah'ın adı ile"dir. el-Ferra ise buradaki
hemzelerin ikisinin de üstün ile okunmasını caiz kabul etmiştir. O takdirde
bunlar "mektub" anlamındaki lafızdan bedel olarak ref
mahallindedirler. Yani bana Süleyman'dan gelmiş bir mektub bırakıldı, demek
olur. Cer edici amilin hazfedilmesi esası üzere nasb mahallinde
olabileceklerini de caiz kabul etmiştir. Yani; "Çünkü o Süleymandandır ve
çünkü o ... " takdirinde olur. Sanki böylelikle mektubun şerefli oluşuna
Süleyman'dan gelişi ile Allah'ın adı ile başlamasını gerekçe göstermiş
olmaktadır.
el-Eşheb el-Ukayli ile
Muhammed b. es-Sümeyka' "büyüklenmeyin" anlamındaki buyruğu;
"Bana karşı aşırıya gitmeyin, baş kaldırmayın" diye okumuştur. Bu
okuyuş Vehb b. Münebbih'den de rivayet edilmiştir ki; bu haddi aşıp,
büyüklenmeyi ifade eden; (...) fiilinden gelen bir okuyuştur. Bu da cemaatin
okuyuşunun anlamına racidir.
"Ve müslümanlar
olarak" boyun eğenler, itaat edenler ve iman edenler olarak "bana
gelin."
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN